Toplam 26 bölüm ve 8 Lahikadan oluşan bu kitap, Kıbrıs sorununu 1960 yılından itibaren kronolojik olaylar dahilinde ele almakta ve bu sorunu 1997 yılına kadar yapılan gelişmeler ve belgeler ışığı altında incelemekte ve bölgedeki muhtemel çatışmaları Kıbrıs sorunu ile eşleştirerek aktarmaktadır.
Kitabın yazarı Dr. Hugo Gobbi Kıbrıs konusunda oldukça deneyimli, bu konuda değişik toplantılara katılmış, sorunlara çözüm arayışlarında bulunmuş, her iki tarafında güvendiği deneyimli bir diplomattır. Kıbrıs’ta görev yaptığı uzun süre içinde Kıbrıs’ı yakından inceleme fırsatı bulmuş ve sorunlara Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yaklaşma imkanına sahip olmuştur. Tecrübelerini, bu konuda yazdığı makaleleri ve adada barış için çözüm arayışlarını geniş bir perspektiften geçirip okuyucuya aktarmıştır. Kitabın ana başlıkları incelendiğinde, yazarın konu ve tarih bütünlüğünü korumaya çalıştığı görülür. Başlıklar şu şekilde sayılabilir:
Kültürel farklılıklar ve tek devlet anlayışı, çatışmaların tarihi gelişimi, Türkiye’nin müdahalesi ve takip eden gelişmeler, yeniden birleşme için verilen ilk öneri, 1960 anayasası ışığında birleşme, Barış Gücü, karmaşık etnik yapıda barış çabaları,
önemli sorunlar, amaçlar, alınan dersler, Avrupa Birliğine katılım, iki farklı halk ve birlikte yaşam, uluslararası tecrübeler, BM’ in görevleri, batı dünyasının durumu, BM altında son görüşmeler, günümüzün çok gerçekçiliği, uzun ince bir yol, ayrılık ve çok uluslu çözülme, kendi geleceğini belirleme hakkı, yeni bir yol, sonuç ve lahikalar.
Yazar kitabının başında sorunların temelinde yatan gerçekleri şu şekilde özetlemektedir: “Kıbrıs’ta tek bir devlet kurmak için farklı halklara ait unsurları ortak bir noktada birleştirmek gereklidir. Kıbrıs adasında çok etkinlikte azınlıklar olduğu bir gerçektir. Fakat ortak bir kader yaratmanın farklılıkları ortadan kaldırmada oynadığı rol büyüktür. Bu nedenle her iki tarafın uzlaştığı bir yaşam biçimini şekillendirmek gereklidir.”
“Dış düşmanlar adadaki milliyetçiliği körüklemekte ve adanın iç dinamiğini kuvvetlendirmektedir. Suni de olsa bir dış tehdit yaratılması her iki tarafı ortak bir ülküde birleştirebilir.”
“Kültürel ayrılıkların bölünmeyi hızlandırdığı bilinir; fakat, böyle bir ortamda dahi yaşamış devletler vardır. Kıbrıs iyi bir örnek olabilecek konumdadır.”
“Irk mistik bir etkendir, fakat tek başına çatışma yaratmaz”.
“Etnik üstünlük bir meziyet olamaz, göreceli bir kavramdır”.
Adanın silahsızlandırılması konusunda Kıbrıs Rum Yönetimi, her iki tarafın asker ve silahtan tamamen arındırılmasını istemektedir. Türk tarafı ise, sınırlı miktarda da olsa bir askeri gücün mevcudiyetini sürdürmekten yanadır. Türkiye’nin güvenlik kaygılarının da rol oynadığı böyle bir kararın ısrarındaki asıl amaç, Akdeniz’in bu kesiminde stratejik üstünlüğü kaybetmemektir. İkinci bir sebep de Kıbrıs’lı Rumlara üstünlük veya siyasi söz hakkı vermemektir.
Güvenlik endişeleri içinde her iki taraf kendi prensiplerinden vazgeçmemektedir. Böylesi bir prensip savaşında adadaki durumun sürekli barıştan yana çevrilmesi oldukça zor görünmektedir. Rumlar, Türk müdahalesini yayılmacı bir siyasetin başlangıcı olarak görmektedir. Kıbrıs’tan Türk askeri gücünün çekilmesinin Kıbrıs Türk tarafının “self determination - kendi geleceğini tayin etme” hakkını ortadan kaldırmasından endişe edilmektedir. Bu çerçeve içinde, federal bir devlet yapısını oluşturmak ve anayasayı belirlemek çok zor görülmektedir.
Ortaya atılan birleşme senaryoları 1960 öncesi siyasi yapıya geri dönüşü temel almaktadır. Fakat eşit haklar ve eşit temsil hakkının verilmesini istemeyen Rumlar, bu konudaki görüşmeleri hemen çıkmaza sokmaktadır. Buna ilave olarak, her iki tarafın birbirine güvenmemesi de sorunları daha da çözümsüz hale getirmektedir. Bu durum içinde çıkarılacak sonuç; birleşme bugün şartlarında olası değildir ve iki tarafın yararına değildir. Bu nedenle, Kıbrıs’ın yeniden ele alınmasında birleşme önerilerini bir kenara bırakarak masaya oturulmalıdır. İkinci olarak, sadece görüşmeler ve diyalog yolu ile adadaki güvensizlik ortamı ortadan kaldırılabilir.
Yazar, kitabının başında ortaya koyduğu sebeplere bir tartışma ortamı hazırlamıştır ve cevap bulmaya çalışmaktadır. Sonuç kısmında ise, şu anki parametrelerin adanın iki tarafının yeniden birleşmesinin zor fakat yine de imkansız olmadığını gösterdiğini vurgulamaktadır. Kitabın bölümlerinde kullandığı tartışma ve ikna metodu ve tarihi belgelere dayandırdığı referansları “Contemporary Cyprus” adlı kitabı zevkle okunacak bilgi kaynağı haline getirmiştir.
Kitabın yazarı Dr. Hugo Gobbi Kıbrıs konusunda oldukça deneyimli, bu konuda değişik toplantılara katılmış, sorunlara çözüm arayışlarında bulunmuş, her iki tarafında güvendiği deneyimli bir diplomattır. Kıbrıs’ta görev yaptığı uzun süre içinde Kıbrıs’ı yakından inceleme fırsatı bulmuş ve sorunlara Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yaklaşma imkanına sahip olmuştur. Tecrübelerini, bu konuda yazdığı makaleleri ve adada barış için çözüm arayışlarını geniş bir perspektiften geçirip okuyucuya aktarmıştır. Kitabın ana başlıkları incelendiğinde, yazarın konu ve tarih bütünlüğünü korumaya çalıştığı görülür. Başlıklar şu şekilde sayılabilir:
Kültürel farklılıklar ve tek devlet anlayışı, çatışmaların tarihi gelişimi, Türkiye’nin müdahalesi ve takip eden gelişmeler, yeniden birleşme için verilen ilk öneri, 1960 anayasası ışığında birleşme, Barış Gücü, karmaşık etnik yapıda barış çabaları,
önemli sorunlar, amaçlar, alınan dersler, Avrupa Birliğine katılım, iki farklı halk ve birlikte yaşam, uluslararası tecrübeler, BM’ in görevleri, batı dünyasının durumu, BM altında son görüşmeler, günümüzün çok gerçekçiliği, uzun ince bir yol, ayrılık ve çok uluslu çözülme, kendi geleceğini belirleme hakkı, yeni bir yol, sonuç ve lahikalar.
Yazar kitabının başında sorunların temelinde yatan gerçekleri şu şekilde özetlemektedir: “Kıbrıs’ta tek bir devlet kurmak için farklı halklara ait unsurları ortak bir noktada birleştirmek gereklidir. Kıbrıs adasında çok etkinlikte azınlıklar olduğu bir gerçektir. Fakat ortak bir kader yaratmanın farklılıkları ortadan kaldırmada oynadığı rol büyüktür. Bu nedenle her iki tarafın uzlaştığı bir yaşam biçimini şekillendirmek gereklidir.”
“Dış düşmanlar adadaki milliyetçiliği körüklemekte ve adanın iç dinamiğini kuvvetlendirmektedir. Suni de olsa bir dış tehdit yaratılması her iki tarafı ortak bir ülküde birleştirebilir.”
“Kültürel ayrılıkların bölünmeyi hızlandırdığı bilinir; fakat, böyle bir ortamda dahi yaşamış devletler vardır. Kıbrıs iyi bir örnek olabilecek konumdadır.”
“Irk mistik bir etkendir, fakat tek başına çatışma yaratmaz”.
“Etnik üstünlük bir meziyet olamaz, göreceli bir kavramdır”.
Adanın silahsızlandırılması konusunda Kıbrıs Rum Yönetimi, her iki tarafın asker ve silahtan tamamen arındırılmasını istemektedir. Türk tarafı ise, sınırlı miktarda da olsa bir askeri gücün mevcudiyetini sürdürmekten yanadır. Türkiye’nin güvenlik kaygılarının da rol oynadığı böyle bir kararın ısrarındaki asıl amaç, Akdeniz’in bu kesiminde stratejik üstünlüğü kaybetmemektir. İkinci bir sebep de Kıbrıs’lı Rumlara üstünlük veya siyasi söz hakkı vermemektir.
Güvenlik endişeleri içinde her iki taraf kendi prensiplerinden vazgeçmemektedir. Böylesi bir prensip savaşında adadaki durumun sürekli barıştan yana çevrilmesi oldukça zor görünmektedir. Rumlar, Türk müdahalesini yayılmacı bir siyasetin başlangıcı olarak görmektedir. Kıbrıs’tan Türk askeri gücünün çekilmesinin Kıbrıs Türk tarafının “self determination - kendi geleceğini tayin etme” hakkını ortadan kaldırmasından endişe edilmektedir. Bu çerçeve içinde, federal bir devlet yapısını oluşturmak ve anayasayı belirlemek çok zor görülmektedir.
Ortaya atılan birleşme senaryoları 1960 öncesi siyasi yapıya geri dönüşü temel almaktadır. Fakat eşit haklar ve eşit temsil hakkının verilmesini istemeyen Rumlar, bu konudaki görüşmeleri hemen çıkmaza sokmaktadır. Buna ilave olarak, her iki tarafın birbirine güvenmemesi de sorunları daha da çözümsüz hale getirmektedir. Bu durum içinde çıkarılacak sonuç; birleşme bugün şartlarında olası değildir ve iki tarafın yararına değildir. Bu nedenle, Kıbrıs’ın yeniden ele alınmasında birleşme önerilerini bir kenara bırakarak masaya oturulmalıdır. İkinci olarak, sadece görüşmeler ve diyalog yolu ile adadaki güvensizlik ortamı ortadan kaldırılabilir.
Yazar, kitabının başında ortaya koyduğu sebeplere bir tartışma ortamı hazırlamıştır ve cevap bulmaya çalışmaktadır. Sonuç kısmında ise, şu anki parametrelerin adanın iki tarafının yeniden birleşmesinin zor fakat yine de imkansız olmadığını gösterdiğini vurgulamaktadır. Kitabın bölümlerinde kullandığı tartışma ve ikna metodu ve tarihi belgelere dayandırdığı referansları “Contemporary Cyprus” adlı kitabı zevkle okunacak bilgi kaynağı haline getirmiştir.
C.tesi Mayıs 19, 2012 10:29 pm tarafından taner
» BDP'li vekile 5 yıl hapis
Perş. Mayıs 10, 2012 6:11 pm tarafından taner
» CHP'ye Haciz Şoku...
Salı Mayıs 08, 2012 5:26 pm tarafından taner
» Gözüne kamera yerleştirdi
C.tesi Mayıs 05, 2012 8:22 am tarafından taner
» Bu defa 14 tane başsız ceset bulundu
C.tesi Mayıs 05, 2012 8:20 am tarafından taner
» Kış Bahçesi
Cuma Mayıs 04, 2012 8:25 pm tarafından taner
» LYS adaylarına müjde haber
Cuma Mayıs 04, 2012 8:22 pm tarafından taner
» işte ABD nin en güzel mahkumu
Cuma Mayıs 04, 2012 8:19 pm tarafından taner
» şaşırmayın bu olay türkiyede yaşandı
Cuma Mayıs 04, 2012 8:15 pm tarafından taner